Herkese iyi akşamlar...
Yukarıdaki alıntıdan da anlaşılacağı üzere bugün Ölüme Fısıldayan Adam'ın yorumu ile geldim
Kitabın üç tür baskısı var biri normal karton kapak, diğeri buraya koymadığım aynı baskı ama ciltli baskısı ve sonuncusu ise hemen üstteki özel baskı, bendeki ilk baskısıydı.
kitap 422 sayfadan oluşup Epsilon yayın evi tarafından basılmıştır. bu genel bilgilerden sonra gelelim asıl mevzuya
Ne yazsam bilmiyorum şuan.. Kitap beni karman çorman yaptı.
Düşüncelerim birbirine girdi. Biraz olsun kafamdaki karmaşayı dindirebilmek için ir kahve yaptım kendime.
Her zamankinden daha koyu ki ben pek fazla içemem…
Kitaptan etkilendim… hemde çok ki o kadar fazla büyük bir
beklentim yoktu. Ama gerçekten harikaydı. Kurgusunu çok sevdim. Okurken aklımda
karakterlerle ilgili çok soru vardı. Özelikle Yosunla ilgili… bunların tek tek
cevaplandığını okumak hiçbir acabamın hava da kalmaması – ki çoğu cevap beni
şaşırtmıştır- kitaptaki kurgunun en
beğendiğim yerlerinden biri oldu.
Kitaptaki anlatım dili de hoşuma gitti. Çünkü sadece kahraman bakış açısı değil, ilahi bakış açıda vardı. Ve ben böyle iki türlü anlatımları
pek bir severim…
Kitapta pek fazla ağlayacağı düşünmüyordum. Hatta yüzlü
sayfalara gelene kadar bazen derin derdin iç çekmelerim oldu, 130 larda
boğazımda düğüm oldu. Sayfa 198 e gelince birkaç göz yaşı firar etti. Yalan yok
okumaya başladıktan sonra gerçekten pek fazla düşünmüyordum ama mendil
bulundurmakta haklılarmış okuyanlar…
(bu çizim çok hoşuma gitti :))
Özgür… zekasına
hayran kaldığım adam. Net. Ben böyle birini beklemiyordum. Düşünce yapısı çok
çok farklı… hayatı sorgulaması,
insanlara bakış açısı, yosuna dedikleri, biraz felsefi hatta çokça bu da onu
farklı kılıyor… geçmişi çok da uzak olmayan aslında geçmişi acılarla dolu. Ve
Özgür güçlü biri hemde çok. Yaşadıkları normal bir insanın kaldıramayacağı
şeyler, ancak savaşıyor.sevdirdi kendini bana.
Yosun… ben kitapta ne kadar çok özgür için ağladıysam – ki
çok ağladım- bir o kadar Yosunu merak ettim. Onu intihara iten sebepleri… bazen sıradan
şeyler geldi aklıma… ki minik bir miktarı doğru çıktı. Ama geri kalanı… okuduktan sonra onun içinde ağladım bir
parça. Yosunun geçmişindeki en çok üzüldüğüm şeylerden biri Levent oldu.
Anılı ayrı bir sevdim. Özellikle zamanı tutturması… birde
üzüldüm birazcık yaşadıklarını… bu hikayede herkes yaralı… Özgür Yosun Pınar
Anıl Levent hepsinin hikayesi kalbine dokunuyor insanın…
Birde bazı kelimeler var kalbe dokunup insanı ağlatın bu
kitapta da çoktu o cümlelerden
Kitabın bazı yerlerinde tebessümlerim ve küçük kahkahalarım oldu. Bazı yerlerde
öyle şirinlerdi ki tam yanakları sıkılmalıktı
Kitabın yarısından sonra Nazan Öncel’in Ağlama Gönlüm
şarkısı ile beraber okudum ki şarkıda çok güzeldi
insan diyorlar aslıma
aslımız topraktır
bu gönül bir aşktan anlar
ömrüm bir seraptır
ne doğruyum ne de eğri
yaşadığım nerden belli..
aslımız topraktır
bu gönül bir aşktan anlar
ömrüm bir seraptır
ne doğruyum ne de eğri
yaşadığım nerden belli..
Kitap da yazım ve imla hatası hiç yoktu. Kurgu güzel ,
anlatım çok iyidi önceden dediğim gibi.
Ve ben beğendim ikinci kitabı merakla bekliyorum….
Burası Spoiler
Çok acımasızdı Levente karşı. Kendisi de söylüyor acımasız olduğunu ama. Bence yosunun
hikayesindeki yosundan sonraki en masum kişi Leventti. İkisinin şansızlığı Hale gibi bir kadının hayatlarında olmasıydı.
Ve ya yosunun ve özgürün karşılaşmasını
sağlayacak olan kişi. Bakış açısı işte. Ama dediğim gibi Levente gerçekten çok
üzüldüm…
Kitap Alıntısı
“Kalbimin üzerine bu kadar yükü kim koydu ki şimdi?”
“Ah Özgür… Çok fazla konuşmazdı. Ama ağzından çıkan tek kelimeyle beni
binlerce kelimelik düşüncelere boğardı.
Bağırmazdı hiç. En acı kelimeleri usulca söylerdi hep… Mırıltısına acılarını saran adam… Benim adımı
da bir gün mırıltının arasına saracak mısın?”
“Ona karşı hissettiği, dünyanın tüm aşklarının kırk farklı
suda kırk kere yıkanıp gelmiş hali gibiydi”
“Hatırlamak? Yani iyi ya da kötü. Bir şeyler hatırlıyorsan
yaşamışsın demek değil mi?”
kendinize iyi bakın