29 Aralık 2017 Cuma

Aşk Tatili / Ekin Atalar





Aşk Tatili  /Ekin Atalar
Artemis Yayınları
Sayfa : 311  / Yıl :2017

Yılın son günlerinden herkese merhaba J

Yeni yıla girmemize şurada iki gün kalmış ! yıl ne çabuk bitti ?
bu kış gününde sımsıcak bir kitap okuyup bitirdim ben.
Aşk Tatili
Ben böyle bir kitap beklemiyordum ve bu kadar çok kahkaha atacağımı  hiç tahmin etmemiştim.
Kitabın türü romantik komedi ancak romantizimden aşktan daha fazla mizah olduğunu söyleyebilirim ve bu da kitabı daha keyifli kıldı. Gece gece kıs kıs gülmeme sebep oldu. Hatta kitabı elimden bırakamadığımdan – en sevdiğim şekilde- kitabın üstüne başımı koyarak uyumuşum. Tabii bunu sabah uyandığımda kitabı yatağın içinde bulmamla anladım.
Kitabın konusuna gelirsek
Azra Birgen 29,5 yaşında bir İngilizce öğretmeni. Bu kadar sene boyunca hiç sevgilisi olmamış. Pardon on sene öncesinde olmuş ama o da çok kısa süreliymiş. Kısacası aşk hayatından muzdarip biri ve bunu adı ve soyadına bağlıyor.  Hayatının erkeğini bulamıyor. Kendisi öyle söylüyor. Talihinin hiçbir zaman dönmeyeceğini düşünüyor. Ki ananesi bu konuda yardımına koşuyor. Kendisinin gidemediği bir tura Azrayı gönderiyor. Ama ne tur! Yunan adalarını gezecek Azra ama birinin aklına kanıp ilk durakta inmezse? Tabii ki de iner ve de Selanikte inanılmaz zamanlar geçirir.

Ben kitabı sevdim dili birazda zorda olsa bence güzeldi. Zorluk sebebi şu: yunanca kelimeler ve de kırık Türkçe aslında çok tatlı ama işte alışıncaya kadar biraz zorluk çekiyor insan  Konu sıradan olmasına rağmen harika işlenmiş
Azra’nın delişmen hali ve her şeye çok çabuk inanması biraz değişik geldi bana. Çok fazla düşünmeden konuşan bir insandı.  Belki bir tık fazla inanmasa başına bunlar gelmezdi.
Selanikte tanıştığı Taki ve onun ailesi sanki Bir Türk ailesi gibiydi. Gerçi sonuçta komşu J
Kitapta en sevdiğim ise yerlerin, insanların tasviri, kültürün anlatışı harikaydı.  Ben kendimi yunan adalarında selanikte, gittiği kafede ve ya AZA adlı mekanda hissettim. 

yapılan yemekler... melomakarona... güzel bir tatlıya benziyordu. yapsam mı diye düşünmedim değil...
Tika ... bu adamla ilgili hiç bilgi vermeyeceğim okuyun siz öğrenin :)

Müzikler … belki de en harika olan şeylerden biriydi. Seçilen müzikler üzerine söylenen sözler…iç çektiriyor insana özellikle  benim ilgimi çeken Pantelis Pantelidis adlı şarkıcı ve şarkısı
Kosta ve Azra konuşurken arkada çalan müzikti. Kostanın Pantelis’i anlatışı çok güzeldi hatta şunu söylemişti
“sana benden tavsiye…. Psikologa gitmek yerine Pantelis dinle, hiçbir şeyin kalmaz…”
Ve şarkı ile ilgili bir başka konuşma
“bu şarkının en güzel yeri neresi ? Sonu. Çok çok güzel”
“Öyle mi ?”
“Evet. Son iki satır. Ne diyor biliyor musun?”
“Ne diyor?”
“Bakışlarından endişeli olduğunu hissediyorum, nabzından başka birine ait olduğunu hissediyorum”
Harikaydı….
Daha önceleri içimde hep balkanlara, İtalyaya, Fas’a gitmek gibi bir düşünce vardı Selanik’i Atinayı da düşünmeüştğm ama hiç gerçekten istememiştim. Şimdi ise istiyorum.

sonunu çok kısa hissettim bir parça daha uzun olsayd ne güzel olurdu. belki bir devam kitabı olur?? kim bilir 

Kitapta geçen şarkıyı aşağı bırakıyorum..



ve melomakarona
Yunanlıların noel tatlısıymış...




hadi ben okumaya:)



Ayçöreği | Elmalı Turta / ZEYNEP SAHRA








Ayçöreği | Elmalı Turta

Zeynep Sahra



KİTAP YORUMU


Binlerce kez merhaba....


Gerçek değil! Gerçek değil!

Özellikle Emir sonra da Ahmet ama özellikle Emir!


Öhöm öhöm... yoruma başlamadan uyarmak isterim
Bolca spoi olabilir... ki bolca kızacağım. Çokça seveceğim yerler olacak okumayanlar için iyi olmayabilir🙈🙈
İki kitap  boyunca bunu  kendime  sık sık söyledim. Söylemeseydim eğer ne olurdu bilemiyorum. Herhalde beni kitabın içinden çıkaramazdı kimse. Kitabın öyle  bir büyüsü vardı ki...  İster   istemez hikayenin içine giriyor. Ve ana karakterin yanında oluveriyorsunuz.
Hiç sahranın yanında olmadım diyemem ama o kadarda çok değil başlarda baya bir destekledim.
Efendim ilk öncelikle konusuna gelirsek Sahra kızımız doğduğundan itibaren bir fanusun içindedir. Ama bu fanusta yok yoktur. Tek bir şey dışında onu da daha sonra söyleyeceğim.
Fanusdan bahsediyorduk.
Harika bir yer sevdiği insanların olduğu yer zaten ne zaman harika bir yer değil ki hele de o yerde bir de sevdiğin aşık olduğun bir insan varsa cennetten bir yer  gibidir. Sahra içinde mahallesi aynen  böyle bir yerdi. Cennetten bir köşe ve o köşede her zaman sevdiği yiyecek olan Ayçöreği. Ve bunu ona sağlayan bir adam. Nasıl sevmesin ki o adamı... aşkından ölecek durumdaydı hep. Taa ki hayatı ufaktan değişmeye başlayana kadar. Sınavı kazanması, isimsiz birinden aldığı mektuplar ve sevdiği adamın ona  bakmıyor oluşu artık tahammül sınırlarını  aşmıştı.
Sınavla beraber fanusu kırma mahalleden çıkma imkanı doğmuştu. Ve mahalleden çıktığında fanusunda olmayan bir şey gördü.  Bir Romeo ...
Ve hayatı tekdüzelikten çıkıverdi .
Aslında fanustan çok bir kozaya benziyordu Sahra ve kozasından başını çıkardı... onun için hayat başladı.
Kimden başlasam bilemiyorum. Ama bu hikayede en çok kızdığım kişiyi biliyorum. Ahmet. Başlarda yaşadıkları durum çok tatlı gelmişti. İyi çocuk Ahmet koruyup kollayan her daim yanında olan biriydi  ama daha sonrası sıkıcı bir hal almaya başladı. Kızın sevdiğini bile bile bir şey söylemedi. Tek bir harekette bulunmadı. Ufacık bir hareket yeterdi sahra için ama bunu yapmadı. Hatta onu suçlu biri gibi bile hissettirdi. Emir’inde dediği gibi korkak biriydi 
Sevgisini söyleyemedi. Günü güne ekledi . hep doğru zamanı bekledi sözde ama doğru zamanların tümünü kaçırmıştı Ahmet farkında değildi. İşte en çok bu yüzden kızıyorum daha sonrada Sahra için söylediği sözlerden çünkü bir süre sonra Sahrayı hep avuncunda gördü kendini kürkçü dükkanı zannetti. Ancak bilmiyordu ki dışarısı yaşadıkları yere benzemiyordu.
Gelelim Sahraya kendi küçük dünyasında o kadar mutluydu ki hiçbir zaman gerçekleri göremedi. Karşısındaki adamın onu gördüğünü ancak sahip bile çıkamadığını fark edemedi. Olduğu fanustan çıkmasaydı eğer daha da fark edemeyecek ve içten içe hep kendini suçlayacaktı. Ancak adımını attı. Ve bambaşka bir dünya ya girdi.
Kendi dünyasında olamayan tek bir şey vardı onu da buldu. Emir’i.
Emir… belki de Sahra onu bulmasaydı. Kaybolmuş biri olacaktı. Hiç var olmamış gibi. Sahranın sadece uzaktan gördüğü biri. Adını bilmediği sadece kız tavlayan biri olacaktı. Ancak saçma bir parti de berbat bir şekilde tanıştılar. Görünmez iplerle de birbirlerine bağlandılar. Davranışlarının bir kısmı yanlış mıydı ? Kesinlikle. Ancak insanın bir yol göstereni olmayınca yanlışa düşe ihtimalide çok yüksek oluyor hele bir de duygu bakından zayıf olursanız. Ta bir hedef haline geliyor insan. Tabii bu yanlış olduğunu yapmamasını gerektirdiğini bir şekilde değiştirmiyor.
Sahra ve Emir’in birlikte oldukları her an gayet güzeldi. Kavgaları, atışmaları, birbirlerine ayak uydurmaları harikaydı. Ama özellikle sevdiğim bir şey daha vardı. Ahmet’in ve Emir’in birbirlerine karşı olan tutumları. Bazı zamanlar o kadar iyi anlaşıyorlardı ki çok iyi arkadaş olabilirlermiş gibi geliyordu.  Tabii aradaki sahra denklemi oluşmadığında.
Birbirlerini çok iyi anlıyorlardı. Konu özellikle Sahra olunca.  Neyse bu konuyu geçelim gelelim Emir’e yine… bu adam çok güzel Romeo oluyor insan büyüsüne kapılmadan edemiyor. Yaşadıkları kolay değildi. Ama galiba en çok da yaptığı fedakarlıklar onu bu denli özel kıldı…
Sahra ve Emir’in her seferinde Romeo ve Jülietten bölümler okumaları, her bir bakışları ayrı güzeldi.


Ve bir deAyçöreği ile Elmalı Turta olayı var


Ben hep Elmalı Turtayı severim.


21 Temmuz 2017 Cuma

Safir / M. A Lemariz




Safir / M. A. Lemariz
Müptela Yayınevi




Herkese Merhabaa
Çok güzel bir kitabın yorumuyla geldim. Hatta ve benzetecek olursam  adete bir  çikolata pasta, adeta bir Antep fıstıklı sarma baklava öhöm… öhöm bu kadar benzetme yeterli galiba





Evet efendim yukarıda gördüğünüz kitabı okuyup bitirdim sonunda  neredeyse bir hafta sürdü bitirmem. Tamamen benimle ilgili olan durum yüzünden iki günde bitireceğim kitabı bir haftada bitirdim. Aslında o bir haftanın son iki gününde bitti ya

İlk öncelikle arka kapak yazısı:
Tüm güzelliklerden ve merhametten sıyrılmış, sevginin  ne olduğunu bilmeyen bir adamdı Brian. Bağlılığı sadece kralaydı; ne bir toprağa ne de başka bir insana varoluşundan bu yana hiç bağlanmamış İskoçya’nın en korkulan  savaşçılarından biriydi. Kılıcı ile aldığı can sayısını dahi hatırlamıyorken, çoktan yosun tutmuş kalbi ilk defa atmaya başlayacaktı.

Arka kapak yazsını tam bir biçimde vermeyeceğim gerisi muamma olsun sizin için ve alın okuyun böylede kötüyüm.
Ve okuduğunuz üzre erkek karakterimiz bir İSKOÇ  millet kitaplığını raflarına bir İskoç için yer açın lütfen hatta  bu bir emirdir.
Kızımızdan söz edecek olursak Eva… Küçüklüğünden beri kapalı kapılar ardından büyümüş biri… çoğu zaman o kapıları aralamak istemiş ama her seferinde başarısız olmuş.  İskoç sarayından kapana kısılmış biriydi o. Taa ki Brain gelene dek….
Hem Brain in hemde Eva’nın nasıl biri olduğunu azcık tahmin ediyorsunuzdur diye düşünüyorum bu anlattıklarımla…  Brain’inin nasıl bir zor karakter olduğunu anlatamam. Son ana kadar kendine söz geçirmeye .çalışan inatçı bir adam ! hayır Kadının sözlerine de inanmak istemiyor.  
Yine fazla konuşuyorum
Neyse kısacası
Benim gibi tarihi aşk romanlarını seviyorsanız gözünüz kapalı alabilirsiniz.  Kitabın kurgusunu, anlatımını  beğendim dili hiçte zorlayıcı değildi. Çokta eğlenceliydi.kahkaha attığım çok yer oldu. ben birazcık Judith Mcnaught kitaplarına benzettim. Bu benzerlikte çok hoşuma gitti.

Tek hoşuma gitmeyen şey ise, bazı imla hataları kitabın akışını bozacak derecede değiller ancak göz yoruyor biraz tabii bu ilk başları için geçerli daha sonrasından ise güzel bir şekilde imla hatası olmaksızın devam ediyor kitap dediğim gibi sadece başları. Umarım ikinci baskıda düzeltirler. Çünkü kitap çok güzel
Kitabın  devamının olmasını ister miyim elbette özellikle hikayede geçen Marrok ‘un hikayesini ayrıntılı olarak okumayı çok isterim.
Müjde Albayrak’ın okuduğum ikinci kitabıydı. Ve ben ilk kitabını da çok beğenmiştim (Frezya)  Tüyap’ ta da tanışmıştım kendisi ile yanımda kitabım olmadı için ayracıma imza almıştım. çok mutlu olmuştum. Kendisi son derece güler yüzlü ve sıcakkanlı biri

Alın okuyuuuun

 görüşmek üzereeee


bu da benden olsuun


  



18 Temmuz 2017 Salı

Dosya Konularımız :)






Evvet söylediğimden bir kaç gün sonra da olsa buradayım.

ve konularımızı belirledim.

İşte konularımız

ilk önceliği Nora Roberts' a vermek istiyorum. kendisinin büyük bir hayranıyım özellikle Eve Dallas serisinden dolayı.

2-Julia Quinn

3- Selvi Atıcı

4- Meral Kır

5-Asude

6- Judith Mcnaught

Dizileri de inceleyeceğiz

Fringe (bağımlsı oldum bir kaç hafta içerisinde)

Teen Wolf  (bitiyor :( )

Kore dizileri :)

ve Wattpad

şimdilik bu kadar tabi bunların hepsi art arda olmayacak aralarına kitap yorumları girecek, bazı geziler girecek. ve diziler olarak sadece bu kadar değil bunlar şimdilik olanlar yakın bir zamanda Got' a devam etmeyi düşünüyorum.  o da olabilir gelecek zamanda.

bu günlük bu kadar en yakın zamanda görüşmek üzere


13 Temmuz 2017 Perşembe

ben geldiiim




Merhabaaa
çook uzun zamandır yoktum neredeyse sekiz aydır. Çok çok uzun zaman. 
Neler neler olmadı ki bu zaman içerisinde efenim ilk önce neden buralarda olmadığımı birazcık açıklayayım. Sekiz ay önce işe girince hayatım birazcık karmaşıklaştı. Her şeyi rayına tam bir biçimde oturtamadım. Buraya da gir görün bir kaybol halinde gelmek istemedim.
sonuç olarak yavaş yavaş her şeyi yoluna koydum. Ve şimdi daha rahatım. buraya daha sık geleceğim kafamda biiir sürü  yazı konusu var.
Mesela bir çok yazarla ilgili dosya konusu yapmak istiyorum.


Bu arada 


buraya gelmediğim zaman içerisinde tamı tamına 38  kitap okumuşum. bana kattıklarınız size anlatmakla bitiremem.😍😍

tabii bunların yanında birde okunacaklarım var. 41 kitap onları toparlayamadım 

bu günlük bu kadar olsun
yarın dosya konuları hakkında ayrıntılı bir yazı daha yayınlayacağım

şimdilik hoşçakalın
unutmadan söyleyeyim resimde gördüğünüz bütün kitapların yorumlarına instagramdaki hesabımdan
bakabilirsiniz

ve ben şuanda Müjde Albayrak Lemariz'in yazdığı ve Müptela Yayınlarından çıkan 
Safiri okuyorum.






yarın görüşmek üzere








7 Kasım 2016 Pazartesi

Doctor Strange


herkese güzel bir pazartesi sabahından  günaydııın

Dün çok gitmek istediğim doctor strange gittim.
tek kelime ile harikaydı. Marvel filmi izlemeyeli uzun zaman olmuş gibi geldi bana-  ki en son Kaptan Amerika İç Savaş'a gitmiştim o da mayıstaydı.
Ben yoruma ilk öncelikle jenerikten başlamak istiyorum.

Jenerikte yok yokttu, Robert Downey Jr,,  Chirs Hemsworth, Chris Evans, Scarlett Johanson ve bütün oyuncular jenerikteydi. hepsini görünce gözlerim parladı

Filmin konusu ise

Başarılı cerrah Stephen Vincent Strange, geçirdiği bir trafik kazası sonucunda elindeki sinirler zarar görünce artık mesleğini yapamaz hale gelir. Tüm yaraları iyileştirebilen, Tibet'te yaşamakta olan Ancient One adlı büyücünün varlığını öğrenmesi onun için yeni bir umut olur. Tibet'e giden cerrah sandığından çok daha büyük güçlerle karşılaşacaktır.
Marvel aleminin sevilen süper karakterlerinden biri olan Doctor Strange'in öyküsünü perdeye taşıyan filmde Doktor Strange'i İngiliz oyuncu Benedict Cumberbatch canlandırırken filmin yönetmen koltuğunda, ağırlıklı olarak korku-gerilim projelerinin aranan ismi haline gelen Scott Derrickson oturuyor. 


http://www.beyazperde.com/filmler/film-130533/


Ve ve ve Benedict Cumberbatch.....

Fazla söze gerek kalmayan bir oyunculuğuı vardı. Harikaydı. Kendisi ile Sherlock Homles'dan  dolayı ile yılda sadece üç kez gördüğüm - sonra da arada tekrar izleyip-   sevdiğim bir oyuncudur. gerçi Sherlock da konuşmalarını tam bir biçimde takip edebildiğimi söyleyemem. Çok hızlı konuşuyor! ben ne yapayım.


Doctor Strange rolu üzerinde pek de güzel durdu. ben çok sevdim. Ama sanki birazcık çok çok azcık Tony Stark emareleri gördüm. Ki ben Tony Strak'ı  da pek severim. Ama yakışmış  Benedict Cumberbatch'e bu rol o ukala havsı, espiri yapma çabası... hatta yapması. ve Adını düzeltmesi Doctor Stephen Strange

Efektler, kurgular her şey harikaydı. 

Ama ben filmin ilk başında daha farklı şeyler beklemiştim çünkü doctor Strange ten öyle bir adam çıkacağını hiç beklemiyordum. mistik güçler filan marvel'in bu yönüyle Thor sayesinde tanışmıştım ama dediğim gibi daha farklı şeyler bekledim ama bulduğum şeyde harikaydı. Bu arada filmin bitince hemen çıkmayın 
çünkü bir kaç dakika sonra sizi harika bir süpriz bekliyor

yazımın içinde o süprizin ismi geçmiş olabilir

kendinize iyi bakın









16 Ekim 2016 Pazar

Ölüme Fısıldayan Adam / Büşra Yılmaz





Herkese iyi akşamlar...

Yukarıdaki alıntıdan da anlaşılacağı üzere bugün Ölüme Fısıldayan Adam'ın yorumu ile geldim






Kitabın üç tür baskısı var biri normal karton kapak, diğeri buraya koymadığım aynı baskı ama ciltli baskısı ve sonuncusu ise hemen üstteki özel baskı, bendeki ilk baskısıydı. 
kitap 422 sayfadan oluşup Epsilon yayın evi tarafından basılmıştır. bu genel bilgilerden sonra gelelim asıl mevzuya 


Ne yazsam bilmiyorum şuan.. Kitap beni karman çorman yaptı. Düşüncelerim birbirine girdi. Biraz olsun kafamdaki karmaşayı  dindirebilmek için ir kahve yaptım kendime. Her zamankinden daha koyu ki ben pek fazla içemem…

Kitaptan etkilendim… hemde çok ki o kadar fazla büyük bir beklentim yoktu. Ama gerçekten harikaydı. Kurgusunu çok sevdim. Okurken aklımda karakterlerle ilgili çok soru vardı. Özelikle Yosunla ilgili… bunların tek tek cevaplandığını okumak hiçbir acabamın hava da kalmaması – ki çoğu cevap beni şaşırtmıştır-  kitaptaki kurgunun en beğendiğim yerlerinden biri oldu.

Kitaptaki anlatım dili de hoşuma gitti. Çünkü sadece kahraman bakış açısı değil, ilahi bakış açıda vardı. Ve ben böyle iki türlü anlatımları pek bir severim…

Kitapta pek fazla ağlayacağı düşünmüyordum. Hatta yüzlü sayfalara gelene kadar bazen derin derdin iç çekmelerim oldu, 130 larda boğazımda düğüm oldu. Sayfa 198 e gelince birkaç göz yaşı firar etti. Yalan yok okumaya başladıktan sonra gerçekten pek fazla düşünmüyordum ama mendil bulundurmakta haklılarmış okuyanlar…

(bu çizim çok hoşuma gitti :))

Özgür…  zekasına hayran kaldığım adam. Net. Ben böyle birini beklemiyordum. Düşünce yapısı çok çok farklı…  hayatı sorgulaması, insanlara bakış açısı, yosuna dedikleri, biraz felsefi hatta çokça bu da onu farklı kılıyor… geçmişi çok da uzak olmayan aslında geçmişi acılarla dolu. Ve Özgür güçlü biri hemde çok. Yaşadıkları normal bir insanın kaldıramayacağı şeyler, ancak savaşıyor.sevdirdi kendini bana.

Yosun… ben kitapta ne kadar çok özgür için ağladıysam – ki çok ağladım-  bir o kadar  Yosunu merak ettim.  Onu intihara iten sebepleri… bazen sıradan şeyler geldi aklıma… ki minik bir miktarı doğru çıktı. Ama geri kalanı…  okuduktan sonra onun içinde ağladım bir parça. Yosunun geçmişindeki en çok üzüldüğüm şeylerden biri Levent oldu.

Anılı ayrı bir sevdim. Özellikle zamanı tutturması… birde üzüldüm birazcık yaşadıklarını… bu hikayede herkes yaralı… Özgür Yosun Pınar Anıl Levent hepsinin hikayesi kalbine dokunuyor insanın…

Birde bazı kelimeler var kalbe dokunup insanı ağlatın bu kitapta da çoktu o cümlelerden
Kitabın bazı yerlerinde tebessümlerim  ve küçük kahkahalarım oldu. Bazı yerlerde öyle şirinlerdi ki tam yanakları sıkılmalıktı

Kitabın yarısından sonra Nazan Öncel’in Ağlama Gönlüm şarkısı ile beraber okudum ki şarkıda çok güzeldi
insan diyorlar aslıma
aslımız topraktır
bu gönül bir aşktan anlar
ömrüm bir seraptır
ne doğruyum ne de eğri
yaşadığım nerden belli..


Kitap da yazım ve imla hatası hiç yoktu. Kurgu güzel , anlatım çok iyidi önceden dediğim gibi.
Ve ben beğendim ikinci kitabı merakla bekliyorum….


Burası Spoiler
Çok acımasızdı Levente karşı. Kendisi de söylüyor  acımasız olduğunu ama. Bence yosunun hikayesindeki yosundan sonraki en masum kişi Leventti. İkisinin şansızlığı  Hale gibi bir kadının hayatlarında olmasıydı. Ve ya  yosunun ve özgürün karşılaşmasını sağlayacak olan kişi. Bakış açısı işte. Ama dediğim gibi Levente gerçekten çok üzüldüm…

Kitap Alıntısı


“Kalbimin üzerine bu kadar yükü kim koydu ki şimdi?”

“Ah Özgür… Çok fazla konuşmazdı.  Ama ağzından çıkan tek kelimeyle beni binlerce kelimelik düşüncelere boğardı.  Bağırmazdı hiç. En acı kelimeleri usulca söylerdi hep…  Mırıltısına acılarını saran adam… Benim adımı da bir gün mırıltının arasına saracak mısın?”

Ona karşı hissettiği, dünyanın tüm aşklarının kırk farklı suda kırk kere yıkanıp gelmiş hali gibiydi”

“Hatırlamak? Yani iyi ya da kötü. Bir şeyler hatırlıyorsan yaşamışsın demek değil mi?”


kendinize iyi bakın


9 Ekim 2016 Pazar

Dikkat Aşk Çıkabilir / ASUDE






Dikkat Aşk Çıkabilir
Asude

2016’nın 50. kitabı

Yine harika olan bir Asude romanı. On numara beş yıldızdı resmen.  Beklentim çok çok çok yüksekti. Çünkü çok uzun zamandır. Okumayı planlıyordum. Ve ve ve  beklentimi fazlası ile karşıladı. Asude boy lar harika! Pabucumun ajanında da Daima aşk kazanır da da çok sık Martin Turner ı ve İlkim Acaroğlu’nu okumuş ve meraklanmıştım.   Şimdi ise okudum işte.
Yüz kaslarım birazcık ağrıyor. Çünkü okurken sürekli gülümsedim. İlkimin ve Martinin kendilerine has havaları o kadar harikaydı ki….

Ah ilkim. Ben bu kadar zeki ama saf bir kişinin olabileceğini bilmezdim. Okurken çoğu yerde işte olayın farkına vardı kanmadı diye düşünürken hop ters köşe oldum hep. Ama aslında ilkim’in hayatına bakınca böyle olması bence çok doğal. İnsan kızamıyor bile ilkime. Tabii kızamadığım bir kişi daha var mavi gözlüm Martin Turner’im kızmam gerekiyordu bazı yerlerde ama çok güzel telafi etti her seferinde. Bazen ilkim’e olan davranışları hiç hoş değildi. Ne demek  Dört göz fosil! Alınıyor insan!
(favorim Tuna Üstüner tabii)


Türkiye ve Amerika arasında mekik dokudum kitabı okurken. Başım döndü! Özellikle ilkimin toplantıyı basma sahnesinde gözlerim yuvalarından çıkacaktı! İlkimin, bir şeyi açıklaması, Martin’e karşı küfürleri, depresyona girmesi çok bilimseldi. Ben böyle bilimsellik görmedim.
 Ve İlkimin annesi! Aklıma bile gelmeyecek tabirleri vardı ilkime karşı.
Tabii ben bir yandan gülerken, Mary ile Seth’i okurken hüzne kaplandım çokça ve çokça sethe kızdım. Daha makul olabilirdi
Kitap çok çok akıcı demiş miydim daha önce ?  elimden bırakmam zor oldu.  Birkaç işim çıkmamış olsaydı öğle saatlerinde bitecekti. Ama böyle bitmesi de güzel oldu. Yavaş yavaş okudum. Dili çok güzeldi.  Zaten bir kere Asude okuduysanız. Daha da bırakamazsınız. İnsan özlüyor.


Ama şimdi bir problemim var. Pabucumun ajanını ve Daima aşk kazanırı yeniden okumak istiyorum. Galiba  bunu yapacağım. Kitabın içinde Tuna ve Tekin  geçtikçe ne kadar çok özlediğimi fark ettim.
Ellerine sağlık @deasude
Bu arada Asude’nin kasımda yeni kitabı çıkıyor (Tüyap da)


Kitap Alıntısı

“ ‘Aşk acısız olmaz kızarık gözlü meleğim.’
‘Ama bu kadar acı çok fazla. Anestezisiz kalp ameliyatına girmiş gibiyim. Canlı canlı toraksımı… Şey, yani göğüs kafesimi kesiyorlar gibi hissediyorum!’ “


Kendinize İyi Bakın

28 Eylül 2016 Çarşamba

Yemin /Fatih Murat Arsal





Herkese Merhaba 


Dün Yemin'i bitirdim. Kendisi zoraki koca serisinden olur. Ama kaçıncı olduğunu  bilmiyorum. ama galiba serinin ikinci kitabı.bundan önce Şahane gelin kitabı var. ben daha önce de Fatih Murat Arsal'dan okumuştum. O da Zor Kadın'dı. ve o da bu serinin üçüncü kitabıymış  Anlayacağınız üzere karmaşık gidiyorum ben. Acaba bundan sonraki FMArsal kitabım ne olacak?


Dediğim gibi  Yemin FMArsaldan okuduğum ikinci kitaptı. Ve ben çok beğendim. Özellikle ikili arasındaki kimya ve onların atışmaları, didişmeleri çok güzeldi. Tuğçe ve Kara kitap boyunca ne kadar, nereye kadar tartışacaklarını merak ettim. Kitap çok sürükleyiciydi.  Elimden hiç bırakamadım. Özellikle gerçekle anlamda okumaya başladığımda. Çünkü dört gün gibi bir sürede bitirmiş olsam da aslında ben o dört günün son iki gününde okudum kitabın  hepsini
Gerçekten çok güzeldi.  Tuğçe' yi neredeyse tüm kitap boyunca destekledim diyebilirim. Ama ilk başlar hariç.  Çok kızdım ama daha sonra en başlarına bile kızmamak için makul sebepler buldum. Ve Kara bu kadar soğuk olmak zorunda mıydın? Karahan geçmişi sırlarla dolu bir adam. Başlarda baya bir merak uyandırıcı ama birazda sinir bozucu. Tüm muhteşemliğinin altında. O ulaşılmazlığı, sinir bozucu oluşunu kapatıyor.  Ama ben Karahan'ı da sevdim. Kitabın ortalarına doğru bu arada kitap 611 sayfa
Karahan'ın  maceralara atılması, , abisi (kim olduğunu söylemeyeceğim). Çok iyiydi.
Ama özellikle bir yerde ben Tuğçe'nin ailesinin biraz daha farklı davranmasını çok bekledim. Hatta öyle olacağını düşünüyordum. Ama olmadı. Resmen ters köşe oldum. Ama ben Tuğçe'nin dediklerine kandım.
Kitabın dili, yazım tarzı ve kurgusu çok güzel. Yazım ve imla hatası da yok
Ve kapağı bir önceki basımda çok güzeldi ama bu basım daha güzel dantel işlemeli beyaz kapak içi dışı


““neden ‘hayır’ ı cevap olarak kabul etmiyorsun?
Evet ‘ in daha güzel bir cevap olduğunun düşündüğümden olsa gerek” dedi genç adam kendisini beğenmiş bir sesle””

kendinize iyi bakın 



17 Eylül 2016 Cumartesi

Doctor Who: 11 Doktor 11 Öykü













Doktor Who: 11 Doktor 11 Öykü





Herkese iyi akşamlaaar

Ben bir haftadır harika bir kitap okuyordum -eğer ki araya bayram girmeseydi daha önce bitecek bir kitap.- Doctor Who: 11 Doktor 11 Öykü

Arka Kapak yazısı

11 Öykü

11 Yazar 

11 Doktor

1 Zaman Lordu

Bugün galaksimizde yaşayan en ilginç yazarlar her bir Doktor için yeni bir macera yarattılar.




Evvet her doktorun kendine ait bir yazarı vardı. kitap baştan aşağı çok iyiydi. kurulan dünyalar, girilen maceralar, yol arkadaşları müthiş!

Özellikle benim gibi uzunca bir zaman Doktor izlememiş ve çok özlemişseniz -uzunca bir zaman derken üç dört ay öncesi, özledikçe izliyorsam ne yapayım :) - ilaç gibi geliyor.

ilk doktordan itibaren içine giriyorsunuz kitabın ve hayal ediyorsunuz.....

hayal ederken hangi doktoru seçeceğiniz ise tamamiyle size kalmış bir şey 
been... ben okurken çoğunlukla 10. Doktor - David Tennant 'ı - hayal ettim. çoğunlukla.



Ama  ilk doktor dokuzuncu ve on birinci hariç birde bir kaç yerde

kahkaha attığım iç çektiğim yerler oldu. 

özellikle dördüncü doktor beni baya bir güldürdü. 

ve iç çektiğim yerler, ben Doktor Who'nun  Matt Simth li bölümlerine yetiştim. ancak internet sayesinde 9. ve 10. doktorları pek çok kez izledim. ve 10. doktorun bende yeri ayrıdır.  9. Doktor ve Rose Tyler...  kitapta o kadar güzel geçiyor ki.... iç çekmeme sebep oldu. açıkçası artık izlediğim doktorla geldiğim de çok heyecanlandım. tanıdığım yol arkadaşları olacak mı? hangisi olacak ? neler yaşayacaklar?


favori bölümlerim ilk doktor, dördüncü, dokuzuncu, onuncu ve on birinci doktorların olduğu bölümlerdi aslında hepsi favorim oldu

Kitap beklentimi karşıladı amaben tüm yol arkadaşlarını da okumak isterdim. 



hiç bir yazım hatası yoktu. ama ben kitabın kapağının birazcık daha kalın olmasını isterdim. bir hafta boyunca benimle olduğundan birazcık yıprandı. 

Amaaa ayracı mükemmel. Benimde bir TARDİS'im var


Kitap Alıntıları

"Hoswarts'a pek benzemiyor, diye düşündü Doktor. Sonra bu göndermeyi neredeyse bir yüzyül  daha kimsenin  anlamayacağını fark etti"

" 'ona hiç benzemiyor' dedi Leela.
' Bilmem' dedi Doktor. 'biraz benziyor sanki. İki göz, iki kulak, bir burun. Sanırım buna burun denilebilir değil mi? Yıllar içinde  değiştiğim de doğru sonuçta. Ancak hiçbir zaman böyle görünmemeye çalıştım' 
'Çok genç!' dedi Leela. 'Üstelik çok yakışıklı!' 
'Papyon takıyor!' diye sabırla açıkladı Doktor. ' Saçma sapan şeyler! Papyon takacağıma ölürüm daha iyi!'
'Doktor atalarımıza ' Papyonlar havalıdır' demişti.' dedi İnti"





Bonuslarım var yineee çok güzel gifler yapıyorlar  ve tabii resimler de














Bu akşam İnstagram'da herkesin konuştuğu W 'yi izleyeceğim çok merak ediyorum. Galiba Pinokya'da oynayan çocuk oynuyor. Yarında Yağmurla Gelen Mutluluğa başlayacağım.
Uzun bir zamandır doğru dürüst dizi izlemiyorum. Doğru dürüstten kastım bir oturuşta bir dizinin tüm sezonlarını bitirmek veya her hafta bölüm beklemek. İzlemem gereken dizilerim var ancak neden beklettiğimi bilmiyorum
Hadi görüşürüz

Bu arada İnstagram'daki adım: @cikolatakitapkahve