29 Aralık 2017 Cuma

Ayçöreği | Elmalı Turta / ZEYNEP SAHRA








Ayçöreği | Elmalı Turta

Zeynep Sahra



KİTAP YORUMU


Binlerce kez merhaba....


Gerçek değil! Gerçek değil!

Özellikle Emir sonra da Ahmet ama özellikle Emir!


Öhöm öhöm... yoruma başlamadan uyarmak isterim
Bolca spoi olabilir... ki bolca kızacağım. Çokça seveceğim yerler olacak okumayanlar için iyi olmayabilir🙈🙈
İki kitap  boyunca bunu  kendime  sık sık söyledim. Söylemeseydim eğer ne olurdu bilemiyorum. Herhalde beni kitabın içinden çıkaramazdı kimse. Kitabın öyle  bir büyüsü vardı ki...  İster   istemez hikayenin içine giriyor. Ve ana karakterin yanında oluveriyorsunuz.
Hiç sahranın yanında olmadım diyemem ama o kadarda çok değil başlarda baya bir destekledim.
Efendim ilk öncelikle konusuna gelirsek Sahra kızımız doğduğundan itibaren bir fanusun içindedir. Ama bu fanusta yok yoktur. Tek bir şey dışında onu da daha sonra söyleyeceğim.
Fanusdan bahsediyorduk.
Harika bir yer sevdiği insanların olduğu yer zaten ne zaman harika bir yer değil ki hele de o yerde bir de sevdiğin aşık olduğun bir insan varsa cennetten bir yer  gibidir. Sahra içinde mahallesi aynen  böyle bir yerdi. Cennetten bir köşe ve o köşede her zaman sevdiği yiyecek olan Ayçöreği. Ve bunu ona sağlayan bir adam. Nasıl sevmesin ki o adamı... aşkından ölecek durumdaydı hep. Taa ki hayatı ufaktan değişmeye başlayana kadar. Sınavı kazanması, isimsiz birinden aldığı mektuplar ve sevdiği adamın ona  bakmıyor oluşu artık tahammül sınırlarını  aşmıştı.
Sınavla beraber fanusu kırma mahalleden çıkma imkanı doğmuştu. Ve mahalleden çıktığında fanusunda olmayan bir şey gördü.  Bir Romeo ...
Ve hayatı tekdüzelikten çıkıverdi .
Aslında fanustan çok bir kozaya benziyordu Sahra ve kozasından başını çıkardı... onun için hayat başladı.
Kimden başlasam bilemiyorum. Ama bu hikayede en çok kızdığım kişiyi biliyorum. Ahmet. Başlarda yaşadıkları durum çok tatlı gelmişti. İyi çocuk Ahmet koruyup kollayan her daim yanında olan biriydi  ama daha sonrası sıkıcı bir hal almaya başladı. Kızın sevdiğini bile bile bir şey söylemedi. Tek bir harekette bulunmadı. Ufacık bir hareket yeterdi sahra için ama bunu yapmadı. Hatta onu suçlu biri gibi bile hissettirdi. Emir’inde dediği gibi korkak biriydi 
Sevgisini söyleyemedi. Günü güne ekledi . hep doğru zamanı bekledi sözde ama doğru zamanların tümünü kaçırmıştı Ahmet farkında değildi. İşte en çok bu yüzden kızıyorum daha sonrada Sahra için söylediği sözlerden çünkü bir süre sonra Sahrayı hep avuncunda gördü kendini kürkçü dükkanı zannetti. Ancak bilmiyordu ki dışarısı yaşadıkları yere benzemiyordu.
Gelelim Sahraya kendi küçük dünyasında o kadar mutluydu ki hiçbir zaman gerçekleri göremedi. Karşısındaki adamın onu gördüğünü ancak sahip bile çıkamadığını fark edemedi. Olduğu fanustan çıkmasaydı eğer daha da fark edemeyecek ve içten içe hep kendini suçlayacaktı. Ancak adımını attı. Ve bambaşka bir dünya ya girdi.
Kendi dünyasında olamayan tek bir şey vardı onu da buldu. Emir’i.
Emir… belki de Sahra onu bulmasaydı. Kaybolmuş biri olacaktı. Hiç var olmamış gibi. Sahranın sadece uzaktan gördüğü biri. Adını bilmediği sadece kız tavlayan biri olacaktı. Ancak saçma bir parti de berbat bir şekilde tanıştılar. Görünmez iplerle de birbirlerine bağlandılar. Davranışlarının bir kısmı yanlış mıydı ? Kesinlikle. Ancak insanın bir yol göstereni olmayınca yanlışa düşe ihtimalide çok yüksek oluyor hele bir de duygu bakından zayıf olursanız. Ta bir hedef haline geliyor insan. Tabii bu yanlış olduğunu yapmamasını gerektirdiğini bir şekilde değiştirmiyor.
Sahra ve Emir’in birlikte oldukları her an gayet güzeldi. Kavgaları, atışmaları, birbirlerine ayak uydurmaları harikaydı. Ama özellikle sevdiğim bir şey daha vardı. Ahmet’in ve Emir’in birbirlerine karşı olan tutumları. Bazı zamanlar o kadar iyi anlaşıyorlardı ki çok iyi arkadaş olabilirlermiş gibi geliyordu.  Tabii aradaki sahra denklemi oluşmadığında.
Birbirlerini çok iyi anlıyorlardı. Konu özellikle Sahra olunca.  Neyse bu konuyu geçelim gelelim Emir’e yine… bu adam çok güzel Romeo oluyor insan büyüsüne kapılmadan edemiyor. Yaşadıkları kolay değildi. Ama galiba en çok da yaptığı fedakarlıklar onu bu denli özel kıldı…
Sahra ve Emir’in her seferinde Romeo ve Jülietten bölümler okumaları, her bir bakışları ayrı güzeldi.


Ve bir deAyçöreği ile Elmalı Turta olayı var


Ben hep Elmalı Turtayı severim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder