7 Kasım 2016 Pazartesi

Doctor Strange


herkese güzel bir pazartesi sabahından  günaydııın

Dün çok gitmek istediğim doctor strange gittim.
tek kelime ile harikaydı. Marvel filmi izlemeyeli uzun zaman olmuş gibi geldi bana-  ki en son Kaptan Amerika İç Savaş'a gitmiştim o da mayıstaydı.
Ben yoruma ilk öncelikle jenerikten başlamak istiyorum.

Jenerikte yok yokttu, Robert Downey Jr,,  Chirs Hemsworth, Chris Evans, Scarlett Johanson ve bütün oyuncular jenerikteydi. hepsini görünce gözlerim parladı

Filmin konusu ise

Başarılı cerrah Stephen Vincent Strange, geçirdiği bir trafik kazası sonucunda elindeki sinirler zarar görünce artık mesleğini yapamaz hale gelir. Tüm yaraları iyileştirebilen, Tibet'te yaşamakta olan Ancient One adlı büyücünün varlığını öğrenmesi onun için yeni bir umut olur. Tibet'e giden cerrah sandığından çok daha büyük güçlerle karşılaşacaktır.
Marvel aleminin sevilen süper karakterlerinden biri olan Doctor Strange'in öyküsünü perdeye taşıyan filmde Doktor Strange'i İngiliz oyuncu Benedict Cumberbatch canlandırırken filmin yönetmen koltuğunda, ağırlıklı olarak korku-gerilim projelerinin aranan ismi haline gelen Scott Derrickson oturuyor. 


http://www.beyazperde.com/filmler/film-130533/


Ve ve ve Benedict Cumberbatch.....

Fazla söze gerek kalmayan bir oyunculuğuı vardı. Harikaydı. Kendisi ile Sherlock Homles'dan  dolayı ile yılda sadece üç kez gördüğüm - sonra da arada tekrar izleyip-   sevdiğim bir oyuncudur. gerçi Sherlock da konuşmalarını tam bir biçimde takip edebildiğimi söyleyemem. Çok hızlı konuşuyor! ben ne yapayım.


Doctor Strange rolu üzerinde pek de güzel durdu. ben çok sevdim. Ama sanki birazcık çok çok azcık Tony Stark emareleri gördüm. Ki ben Tony Strak'ı  da pek severim. Ama yakışmış  Benedict Cumberbatch'e bu rol o ukala havsı, espiri yapma çabası... hatta yapması. ve Adını düzeltmesi Doctor Stephen Strange

Efektler, kurgular her şey harikaydı. 

Ama ben filmin ilk başında daha farklı şeyler beklemiştim çünkü doctor Strange ten öyle bir adam çıkacağını hiç beklemiyordum. mistik güçler filan marvel'in bu yönüyle Thor sayesinde tanışmıştım ama dediğim gibi daha farklı şeyler bekledim ama bulduğum şeyde harikaydı. Bu arada filmin bitince hemen çıkmayın 
çünkü bir kaç dakika sonra sizi harika bir süpriz bekliyor

yazımın içinde o süprizin ismi geçmiş olabilir

kendinize iyi bakın









16 Ekim 2016 Pazar

Ölüme Fısıldayan Adam / Büşra Yılmaz





Herkese iyi akşamlar...

Yukarıdaki alıntıdan da anlaşılacağı üzere bugün Ölüme Fısıldayan Adam'ın yorumu ile geldim






Kitabın üç tür baskısı var biri normal karton kapak, diğeri buraya koymadığım aynı baskı ama ciltli baskısı ve sonuncusu ise hemen üstteki özel baskı, bendeki ilk baskısıydı. 
kitap 422 sayfadan oluşup Epsilon yayın evi tarafından basılmıştır. bu genel bilgilerden sonra gelelim asıl mevzuya 


Ne yazsam bilmiyorum şuan.. Kitap beni karman çorman yaptı. Düşüncelerim birbirine girdi. Biraz olsun kafamdaki karmaşayı  dindirebilmek için ir kahve yaptım kendime. Her zamankinden daha koyu ki ben pek fazla içemem…

Kitaptan etkilendim… hemde çok ki o kadar fazla büyük bir beklentim yoktu. Ama gerçekten harikaydı. Kurgusunu çok sevdim. Okurken aklımda karakterlerle ilgili çok soru vardı. Özelikle Yosunla ilgili… bunların tek tek cevaplandığını okumak hiçbir acabamın hava da kalmaması – ki çoğu cevap beni şaşırtmıştır-  kitaptaki kurgunun en beğendiğim yerlerinden biri oldu.

Kitaptaki anlatım dili de hoşuma gitti. Çünkü sadece kahraman bakış açısı değil, ilahi bakış açıda vardı. Ve ben böyle iki türlü anlatımları pek bir severim…

Kitapta pek fazla ağlayacağı düşünmüyordum. Hatta yüzlü sayfalara gelene kadar bazen derin derdin iç çekmelerim oldu, 130 larda boğazımda düğüm oldu. Sayfa 198 e gelince birkaç göz yaşı firar etti. Yalan yok okumaya başladıktan sonra gerçekten pek fazla düşünmüyordum ama mendil bulundurmakta haklılarmış okuyanlar…

(bu çizim çok hoşuma gitti :))

Özgür…  zekasına hayran kaldığım adam. Net. Ben böyle birini beklemiyordum. Düşünce yapısı çok çok farklı…  hayatı sorgulaması, insanlara bakış açısı, yosuna dedikleri, biraz felsefi hatta çokça bu da onu farklı kılıyor… geçmişi çok da uzak olmayan aslında geçmişi acılarla dolu. Ve Özgür güçlü biri hemde çok. Yaşadıkları normal bir insanın kaldıramayacağı şeyler, ancak savaşıyor.sevdirdi kendini bana.

Yosun… ben kitapta ne kadar çok özgür için ağladıysam – ki çok ağladım-  bir o kadar  Yosunu merak ettim.  Onu intihara iten sebepleri… bazen sıradan şeyler geldi aklıma… ki minik bir miktarı doğru çıktı. Ama geri kalanı…  okuduktan sonra onun içinde ağladım bir parça. Yosunun geçmişindeki en çok üzüldüğüm şeylerden biri Levent oldu.

Anılı ayrı bir sevdim. Özellikle zamanı tutturması… birde üzüldüm birazcık yaşadıklarını… bu hikayede herkes yaralı… Özgür Yosun Pınar Anıl Levent hepsinin hikayesi kalbine dokunuyor insanın…

Birde bazı kelimeler var kalbe dokunup insanı ağlatın bu kitapta da çoktu o cümlelerden
Kitabın bazı yerlerinde tebessümlerim  ve küçük kahkahalarım oldu. Bazı yerlerde öyle şirinlerdi ki tam yanakları sıkılmalıktı

Kitabın yarısından sonra Nazan Öncel’in Ağlama Gönlüm şarkısı ile beraber okudum ki şarkıda çok güzeldi
insan diyorlar aslıma
aslımız topraktır
bu gönül bir aşktan anlar
ömrüm bir seraptır
ne doğruyum ne de eğri
yaşadığım nerden belli..


Kitap da yazım ve imla hatası hiç yoktu. Kurgu güzel , anlatım çok iyidi önceden dediğim gibi.
Ve ben beğendim ikinci kitabı merakla bekliyorum….


Burası Spoiler
Çok acımasızdı Levente karşı. Kendisi de söylüyor  acımasız olduğunu ama. Bence yosunun hikayesindeki yosundan sonraki en masum kişi Leventti. İkisinin şansızlığı  Hale gibi bir kadının hayatlarında olmasıydı. Ve ya  yosunun ve özgürün karşılaşmasını sağlayacak olan kişi. Bakış açısı işte. Ama dediğim gibi Levente gerçekten çok üzüldüm…

Kitap Alıntısı


“Kalbimin üzerine bu kadar yükü kim koydu ki şimdi?”

“Ah Özgür… Çok fazla konuşmazdı.  Ama ağzından çıkan tek kelimeyle beni binlerce kelimelik düşüncelere boğardı.  Bağırmazdı hiç. En acı kelimeleri usulca söylerdi hep…  Mırıltısına acılarını saran adam… Benim adımı da bir gün mırıltının arasına saracak mısın?”

Ona karşı hissettiği, dünyanın tüm aşklarının kırk farklı suda kırk kere yıkanıp gelmiş hali gibiydi”

“Hatırlamak? Yani iyi ya da kötü. Bir şeyler hatırlıyorsan yaşamışsın demek değil mi?”


kendinize iyi bakın


9 Ekim 2016 Pazar

Dikkat Aşk Çıkabilir / ASUDE






Dikkat Aşk Çıkabilir
Asude

2016’nın 50. kitabı

Yine harika olan bir Asude romanı. On numara beş yıldızdı resmen.  Beklentim çok çok çok yüksekti. Çünkü çok uzun zamandır. Okumayı planlıyordum. Ve ve ve  beklentimi fazlası ile karşıladı. Asude boy lar harika! Pabucumun ajanında da Daima aşk kazanır da da çok sık Martin Turner ı ve İlkim Acaroğlu’nu okumuş ve meraklanmıştım.   Şimdi ise okudum işte.
Yüz kaslarım birazcık ağrıyor. Çünkü okurken sürekli gülümsedim. İlkimin ve Martinin kendilerine has havaları o kadar harikaydı ki….

Ah ilkim. Ben bu kadar zeki ama saf bir kişinin olabileceğini bilmezdim. Okurken çoğu yerde işte olayın farkına vardı kanmadı diye düşünürken hop ters köşe oldum hep. Ama aslında ilkim’in hayatına bakınca böyle olması bence çok doğal. İnsan kızamıyor bile ilkime. Tabii kızamadığım bir kişi daha var mavi gözlüm Martin Turner’im kızmam gerekiyordu bazı yerlerde ama çok güzel telafi etti her seferinde. Bazen ilkim’e olan davranışları hiç hoş değildi. Ne demek  Dört göz fosil! Alınıyor insan!
(favorim Tuna Üstüner tabii)


Türkiye ve Amerika arasında mekik dokudum kitabı okurken. Başım döndü! Özellikle ilkimin toplantıyı basma sahnesinde gözlerim yuvalarından çıkacaktı! İlkimin, bir şeyi açıklaması, Martin’e karşı küfürleri, depresyona girmesi çok bilimseldi. Ben böyle bilimsellik görmedim.
 Ve İlkimin annesi! Aklıma bile gelmeyecek tabirleri vardı ilkime karşı.
Tabii ben bir yandan gülerken, Mary ile Seth’i okurken hüzne kaplandım çokça ve çokça sethe kızdım. Daha makul olabilirdi
Kitap çok çok akıcı demiş miydim daha önce ?  elimden bırakmam zor oldu.  Birkaç işim çıkmamış olsaydı öğle saatlerinde bitecekti. Ama böyle bitmesi de güzel oldu. Yavaş yavaş okudum. Dili çok güzeldi.  Zaten bir kere Asude okuduysanız. Daha da bırakamazsınız. İnsan özlüyor.


Ama şimdi bir problemim var. Pabucumun ajanını ve Daima aşk kazanırı yeniden okumak istiyorum. Galiba  bunu yapacağım. Kitabın içinde Tuna ve Tekin  geçtikçe ne kadar çok özlediğimi fark ettim.
Ellerine sağlık @deasude
Bu arada Asude’nin kasımda yeni kitabı çıkıyor (Tüyap da)


Kitap Alıntısı

“ ‘Aşk acısız olmaz kızarık gözlü meleğim.’
‘Ama bu kadar acı çok fazla. Anestezisiz kalp ameliyatına girmiş gibiyim. Canlı canlı toraksımı… Şey, yani göğüs kafesimi kesiyorlar gibi hissediyorum!’ “


Kendinize İyi Bakın

28 Eylül 2016 Çarşamba

Yemin /Fatih Murat Arsal





Herkese Merhaba 


Dün Yemin'i bitirdim. Kendisi zoraki koca serisinden olur. Ama kaçıncı olduğunu  bilmiyorum. ama galiba serinin ikinci kitabı.bundan önce Şahane gelin kitabı var. ben daha önce de Fatih Murat Arsal'dan okumuştum. O da Zor Kadın'dı. ve o da bu serinin üçüncü kitabıymış  Anlayacağınız üzere karmaşık gidiyorum ben. Acaba bundan sonraki FMArsal kitabım ne olacak?


Dediğim gibi  Yemin FMArsaldan okuduğum ikinci kitaptı. Ve ben çok beğendim. Özellikle ikili arasındaki kimya ve onların atışmaları, didişmeleri çok güzeldi. Tuğçe ve Kara kitap boyunca ne kadar, nereye kadar tartışacaklarını merak ettim. Kitap çok sürükleyiciydi.  Elimden hiç bırakamadım. Özellikle gerçekle anlamda okumaya başladığımda. Çünkü dört gün gibi bir sürede bitirmiş olsam da aslında ben o dört günün son iki gününde okudum kitabın  hepsini
Gerçekten çok güzeldi.  Tuğçe' yi neredeyse tüm kitap boyunca destekledim diyebilirim. Ama ilk başlar hariç.  Çok kızdım ama daha sonra en başlarına bile kızmamak için makul sebepler buldum. Ve Kara bu kadar soğuk olmak zorunda mıydın? Karahan geçmişi sırlarla dolu bir adam. Başlarda baya bir merak uyandırıcı ama birazda sinir bozucu. Tüm muhteşemliğinin altında. O ulaşılmazlığı, sinir bozucu oluşunu kapatıyor.  Ama ben Karahan'ı da sevdim. Kitabın ortalarına doğru bu arada kitap 611 sayfa
Karahan'ın  maceralara atılması, , abisi (kim olduğunu söylemeyeceğim). Çok iyiydi.
Ama özellikle bir yerde ben Tuğçe'nin ailesinin biraz daha farklı davranmasını çok bekledim. Hatta öyle olacağını düşünüyordum. Ama olmadı. Resmen ters köşe oldum. Ama ben Tuğçe'nin dediklerine kandım.
Kitabın dili, yazım tarzı ve kurgusu çok güzel. Yazım ve imla hatası da yok
Ve kapağı bir önceki basımda çok güzeldi ama bu basım daha güzel dantel işlemeli beyaz kapak içi dışı


““neden ‘hayır’ ı cevap olarak kabul etmiyorsun?
Evet ‘ in daha güzel bir cevap olduğunun düşündüğümden olsa gerek” dedi genç adam kendisini beğenmiş bir sesle””

kendinize iyi bakın 



17 Eylül 2016 Cumartesi

Doctor Who: 11 Doktor 11 Öykü













Doktor Who: 11 Doktor 11 Öykü





Herkese iyi akşamlaaar

Ben bir haftadır harika bir kitap okuyordum -eğer ki araya bayram girmeseydi daha önce bitecek bir kitap.- Doctor Who: 11 Doktor 11 Öykü

Arka Kapak yazısı

11 Öykü

11 Yazar 

11 Doktor

1 Zaman Lordu

Bugün galaksimizde yaşayan en ilginç yazarlar her bir Doktor için yeni bir macera yarattılar.




Evvet her doktorun kendine ait bir yazarı vardı. kitap baştan aşağı çok iyiydi. kurulan dünyalar, girilen maceralar, yol arkadaşları müthiş!

Özellikle benim gibi uzunca bir zaman Doktor izlememiş ve çok özlemişseniz -uzunca bir zaman derken üç dört ay öncesi, özledikçe izliyorsam ne yapayım :) - ilaç gibi geliyor.

ilk doktordan itibaren içine giriyorsunuz kitabın ve hayal ediyorsunuz.....

hayal ederken hangi doktoru seçeceğiniz ise tamamiyle size kalmış bir şey 
been... ben okurken çoğunlukla 10. Doktor - David Tennant 'ı - hayal ettim. çoğunlukla.



Ama  ilk doktor dokuzuncu ve on birinci hariç birde bir kaç yerde

kahkaha attığım iç çektiğim yerler oldu. 

özellikle dördüncü doktor beni baya bir güldürdü. 

ve iç çektiğim yerler, ben Doktor Who'nun  Matt Simth li bölümlerine yetiştim. ancak internet sayesinde 9. ve 10. doktorları pek çok kez izledim. ve 10. doktorun bende yeri ayrıdır.  9. Doktor ve Rose Tyler...  kitapta o kadar güzel geçiyor ki.... iç çekmeme sebep oldu. açıkçası artık izlediğim doktorla geldiğim de çok heyecanlandım. tanıdığım yol arkadaşları olacak mı? hangisi olacak ? neler yaşayacaklar?


favori bölümlerim ilk doktor, dördüncü, dokuzuncu, onuncu ve on birinci doktorların olduğu bölümlerdi aslında hepsi favorim oldu

Kitap beklentimi karşıladı amaben tüm yol arkadaşlarını da okumak isterdim. 



hiç bir yazım hatası yoktu. ama ben kitabın kapağının birazcık daha kalın olmasını isterdim. bir hafta boyunca benimle olduğundan birazcık yıprandı. 

Amaaa ayracı mükemmel. Benimde bir TARDİS'im var


Kitap Alıntıları

"Hoswarts'a pek benzemiyor, diye düşündü Doktor. Sonra bu göndermeyi neredeyse bir yüzyül  daha kimsenin  anlamayacağını fark etti"

" 'ona hiç benzemiyor' dedi Leela.
' Bilmem' dedi Doktor. 'biraz benziyor sanki. İki göz, iki kulak, bir burun. Sanırım buna burun denilebilir değil mi? Yıllar içinde  değiştiğim de doğru sonuçta. Ancak hiçbir zaman böyle görünmemeye çalıştım' 
'Çok genç!' dedi Leela. 'Üstelik çok yakışıklı!' 
'Papyon takıyor!' diye sabırla açıkladı Doktor. ' Saçma sapan şeyler! Papyon takacağıma ölürüm daha iyi!'
'Doktor atalarımıza ' Papyonlar havalıdır' demişti.' dedi İnti"





Bonuslarım var yineee çok güzel gifler yapıyorlar  ve tabii resimler de














Bu akşam İnstagram'da herkesin konuştuğu W 'yi izleyeceğim çok merak ediyorum. Galiba Pinokya'da oynayan çocuk oynuyor. Yarında Yağmurla Gelen Mutluluğa başlayacağım.
Uzun bir zamandır doğru dürüst dizi izlemiyorum. Doğru dürüstten kastım bir oturuşta bir dizinin tüm sezonlarını bitirmek veya her hafta bölüm beklemek. İzlemem gereken dizilerim var ancak neden beklettiğimi bilmiyorum
Hadi görüşürüz

Bu arada İnstagram'daki adım: @cikolatakitapkahve



























Hiçliğin Kıyısında / J. A. Redmerski




Hiçliğin Kıyısında
J.A.Redmerski

"Tesadüf, yazgıya verilen hayali bir isimden ibarettir"



 kitabı bitirir bitirmez yorumu yazmak istedim çünkü benim için çok şaşırtıcı bir kitap oldu. Ve aklımdakiler uçmadan yazmak istedim
(Neden bu şarkı olduğunu ierki satırlarda anlarsınız bence açın ve dinleyin :))

Ben kitabı sevdim açıkçası aldığım zaman konusu hiçbir şekilde bilmiyordum. Böyle bir maceraya atılmak güzel oldu. Camryn gibi …

Kitabımızın konusuna gelirsek…
Camryn, farklı bir hayatın hayalini kurarken hayatın bir çok cilvesi yüzünden neredeyse tek düze bir hayat yaşamaktadır. Ancak bir gün  çantasını topladığı gibi bilinmez bir yolculuğa çıkar. Tesadüf mü kadaer mi bilinmez ama karşısına Andrew çıkar….
Ve yolculuk sıra dışı bir hal alır….


Burada birazcık spoiler olabilir!!


Dedim ya kitabı alırken arka kapağına bile bakmadım ben. O yüzden de ilk bölümleri okurken az buçuk kafamda bir şeyler şekilleniyordu. Ancak Camryn in yola çıkması beni ters köşe yaptı. Camryn ın düşünce tarzı biraz değişikti. Özellikle başlarda Andrew e takındığı tavır gülümsememe sebep oldu.ama sonrası…. Çıktığı yolculuk insanın nasıl düşüncelerinin değişebileğini gösterir gibiydi.



Ve Andrew  fazla bir şey diyemiyorum bu adam hakkında harikaydı.
Bir kitabı okurken fazlası ile Supernatural göndermesi gördüm ben… sanki .Andrew birazcık Dean Winchester a benziyordu. O asi ruhu klasik rock sevmesi, arabası (deanın ki impalaydı ama ) bana daha çok kitabı okuttu. 

Çünkü okurken Andrew'i Dean Winchester olarak hayal ettim
Mesela...




 










Şimdi işin açıkçası kitabın son  elli sayfasına kadar ikinciyi alıp almamakta kararsızdım. Ancak son elli sayfasında bir şeyler döndü.( ne olduğunu yazarsam kitapla ilgili her şeyi açık etmiş olurum o yüzden yazmıyorum)  tamam  dedim ikinci kitabın konusu bu. Ama sonra anladım ki o da değilmiş. Kısacası beni daha da meraklandırdı. Bu ikinci kitapta ne anlatılıyor ???



 Kitap Alıntıları 

"Bir çok kişinin yaşadıklarıyla karşılaştırınca benim acılarım solda sıfır kalıyordu ve aslında sızlanmaya hiç de hakkım yoktu."

"Depresyon acının en saf haliydi ve herhangi bir şey hissedebilmek için her şeyi yapmaya hazırdım. Her türlü hisse razıydım. Acı insanın canını yakıyordu ama başka hiçbir şey hissedemeyecek kadar acı çekmek, delireceğinizi sanmaya başladığınız noktaydı."

"Geçmişte yaşarsan ileri gidemezsin. geleceğini planlamak için çok zaman harcarsan ya kendini geriye itersin ya da hayatın boyunca aynı noktada kalırsın."

" 'Evet duymuştum.' deyip  başını koltuğa yasladı. ' Wayward Son' 
'Evet yaklaştın' dedim 'Carry on Wayward Son "

" Onu öyle çok özledim ki, yağmurun yağdığını unuttum"



Bunlarda bonus Dean Winchester 
Görüşmek üzere



16 Eylül 2016 Cuma

Efsunlu Adamlar Kod Adı: Cambaz / Merve Akıncı







Efsunlu Adamlar Kod Adı: Cambaz  / Merve Akıncı

"İnce bir ipin üzerinde yürüyorduk. Ve Cambaz olan oydu. İşi en iyi bilen o..."



Herkese merhabaa

Ben eylüle bu harika iki kitapla başladım. Efsunlu adamlar Kod Adı: 1.88 i neredeyse iki yıl önce ilk gittiğim Tüyap'tan almış bir çırpıda okumuştum. ancak okumamın üzerinden uzunca bir zaman geçtiği için yeniden okudum. Ve tabi ki de tadı damağımda kaldı. Yine.  Kod Adı:1.88'den kısacası bahsedecek olursam, Gökdeniz ve Güneş'in muhteşem hikayesi der köşeye çekilirim.



Efsunlu Adamlar Kod Adı:Cambaz' a gelirsek...


Bir tane efsunlu adam alabilir miyim? Gökdeniz'den sonra Timuçin  (gözlerimden kalpler çıkıyor)
minik bir sorum var . ben bu kadar efsunlanmışken  başka bir kitaba nasıl başlayacağım?? 

Kitaba başladığım ilk gün  elimden hiç bırakamadım. Minisbüste, çay bahçesinde otururken, yemek yerken, yaparken. Kitaba başlarken beklentim çok yüksekti. Ve beklentim fazlasıyla  karşılandı.  Kitabı bitirmek hiç istemedim. Ama işte her güzel şeyin bir sonu vardır.

Ben kitabı gerçekten çok sevdim. Yeni şarkılar öğrendim.  Çok sevdiğim şarkıları yeniden dinledim. Bu arada kitap sayesinde youtube da güzel bir şarkı listem oldu.Kitaba başladığımda fazlasıyla heyecanlıydım. Ve Eylül gibi efsunlanmıştım.  Çoğu yerde kahkahalara  boğuldum. Bolca gülümsedim. Bazen gözlerim doldu. Çünkü şarkı ile okuduğumda o duygu seline kapılmamam elde değildi.  Ama bir yerden sonra benim için sıradan bir kitap olmaktan çıktı. En özel yerini aldı hem kitaplığımda hem de kalbimde…  

Gökdeniz’den daha fazla beğendiğimi söyleyebilirim.  Hatta  biraz daha uzun olabilirdi. Çünkü bu bana yetmedi. Aynı  şeyi Gökdeniz’i tekrar okurken hissettim.

kitabın konusuna gelirsek

kod adı cambaz efsunlu adamların ikinci kitabı. Kitap eylülle giriş yapıp onunla devam ediyor.  Ben eylülü çok çok sevdim. Duyguları, arkadaşlarına, tim’e karşı olan davranışları gayet iyiydi. Neyse her şeyin başlangıç yeri olan pusula da eylül ve Tim’in hikayesi de burada başlıyor. Tim çok çok farklıydı.  Yollarının kesişmesi de farklıydı. He sonrası ben timden böyle tepkiler hiç hiç beklemiyordum. Ama sonrası hani dedim ya benim için sıradan bir kitap olmaktan çıktı diye işte orası tam olarak timin de farklılaştı. ( çok karmaşık oldu burası)

Arada yaşadıklarını çok anlatmak istesem de kitapla ilgili bilgi vermiş olacağım o yüzden yapamayacağım.



Kitapta  Gökdeniz ve Güneşi  görmek harikaydı.

Kitabı birkaç zaman sonra yeniden okumayı düşünüyorum. Çünkü kitap bana yetmedi. Ve bir gün içinde bitirmek…. Aah aaah

Aslında yazmak istediğim bir sürü şey var ancak çoğu kitapla ilgili bilgi.... o yüzden... siz okuyun :)

  


Kitap Alıntıları

"Aşk mıydı bu? Öyle mi bakıyordu? Nasıl bir şeydi aşk, bilemediğim için adını koyamıyordum. Ama gözlerinin elleri vardı. O eller beni yakalarımdan kavrıyor ve hiddetle kendine çekiyordu.  Yapabildiğim en net açıklama da buydu. Bu her ne oluyorsa artık..."

"- Ne olmuş bana?
+ Korkma, canım. Aşk incitmeden geleceğine, sana bodoslama dalıvermiş işte."

"İnsanlar onları zayıf kılan şeye aşık olurlardı."

"Adam bir masaldı"

"Şimdi gitme.... Ben gitmeden sen sakın gitme..."

Kendinize iyi bakın

13 Eylül 2016 Salı

Kağıttan Kalpler / Courtney Walsh Kitap Yorumu



"Belki de yok olan hayaliniz sizi mutluluğa götürecektir"





Kitabın Konusu

Abigail Pressman Aşıklar parkı kasabasında yaşan 30 yaşına gelmiş, bir kitap evinin sahibi bir kadındır. Hayalinde kiracı olduğu binayı alıp kitap evini genişlentmek vardır. Aşk ise ona sadece acıyı hatırlatıyordu. Ama tam hayallerini gerçekleştireceği zaman her şey ters gitmeye başlar. Oturduğu binayı almak almak şöyle dursun neredeyse kitap evini kapatacak duruma gelir. Bunun tek sebebi ise kasabaya gelen doktordur. Binayı Abigail'den önce almış ve içini tasarlamaya başlamıştır. Abigalin hayalini kurduğıu her şey alt üst olmuş üstüne bir de Jacob –doktor- ile  uğraşmaya başlamıştır.

Birde eline geçen kağıttan kalpler vardır. Ona umut ışığı olmuştur.





Abigail Pressmanın gerçekten işi çok zordu. Okurken bende onun gibi çok arada kaldım ilk öncelikle Abigail neredeyse kendi başına bir birey değil sanki kasaba ile birlikte yaşıyor. Ve kasaba Aşıklar Parkı kasabası. Gerçekten de adı böyle. Burada mutsuz olan çift çok nadir. İnsanın etrafındaki herkes nadirken kişinin aşkı bulamaması, hatta onunla ilgili çok kötü deneyimleri olması da berbat.
Dediğim gibi kendi başına değil Abigail. Çünkü kasabanın tarihide Abigail’in peşinden geliyor her seferinde. Kasabanın kurucuları büyük  büyük babası ve annesi olunca ve onların büyük bir aşkla kasabayı kurmaları Abigail’de çok büyük  baskı yaratıyor. Tabii tek etken bu değil. Kasabanın yaşlı teyzeleri de var, Abigail’in annesi herkes.

Neyse Jacob’ın gelmesi ile her şey değişiyor demiştik. Çünkü Abigail ondan hoşlanmak ve hoşlanmamak arasında kalıyor sürekli.  Jacobd a ayrı bir tavır içerisinde bir yakın bir uzak. Birde Kelly var ben bu kadına saç baş girişecektim bir ara! Bu kadar itici biri olabilir mi! Fazla söz etmek istemiyorum o kadından.
Sevmediğim tek şey Jacob kitapta hep kızından bahsediyor. Her yaptığı şeyin kızı için olduğunu söylüyor ancak kız çok az var kitapta bence biraz daha fazla olabilirdi.


Arkadya'nın bu tür kitaplarını çok seviyorum  bir kaç gün içinde hızlıca bitiyor. kafa dağıtmak içinde bire bir :)

Veee kitaptan alıntılar


"Yanılmışım. Aşk gerçekten bir peri masalından ibaret. Aklı balın olan herkes, peri masallarına inanmaması gerektiğini bilir."

"Onların aşkı gerçekten muhteşemdi, fakat birbirlerini affetmeyi tercih ettikleri için bu kadar muhteşem oldu."


         Kendinize iyi bakın....



12 Eylül 2016 Pazartesi

Kusursuz Hayatlar / Liz Fenton - Lisa Steinke Kitap Yorumu




Herkese merhabaaa :) 




Bir gün en yakın arkadaşınızla yer değiştirseniz ve her zaman 
imrendiğiniz hayata sahip olsanız ne yapardınız?

Kusursuz Hayatlar

kitabın konusu

Çocukluklarından beri yakın dost olan Casey ve Rachel'ın hayatlarının daha farklı olması mümkün değildi. Bir dedikodu programının sunucusu işkolik Casey, her gün ünlülerle haşır neşir oluyor ve geceleri boş evinin sessizliğine dönüyordu. Genç yaşında kazara hamile kalan Rachel ise şimdi günlerini bebeği ve iki ergen kızıyla baş etmeye çalışarak geçiyordu, dahası yirmi yıl önce âşık olduğu adamın yerinde de yeller esiyordu. 

Yirminci Mezunlar Günü buluşmasında büyük bir tartışmanın ardından ikisi de işleri yeniden yoluna koymak için o tuhaf içkiyi içmekte sakınca görmemişti. Ama yeniden yoluna koymak şöyle dursun, işler iyice karışmak üzereydi. 

Ertesi sabah uyandıklarında birbirlerinin bedenlerinde olduklarını keşfetmişlerdi ve kara kara yeni hayatlarına nasıl uyum sağlayacaklarını düşünüyorlardı. Rachel'ın kameralar önündeki yerine alışması, Casey'nin ise bebeğinin altını nasıl değiştireceğini öğrenmesi gerekiyordu. Peki iki kadın, kendilerini ve birbirlerini ne kadar az tanıdıklarını fark edecek miydi?


İlk öncelikle dil ve anlatım güzel,kurgu zaten harika

Başlarda birazcık Ateş böceği yoluna benzettim. Ama o kadar fazla ağlaklığı yoktu hatta hiç yoktu.
Ve iki yazarın yazması bence harika olmuş  iki kadının duyguları da o kadar ayrı bir şekilde hissediliyor.
Rachel ve Casey uzun zamandan beri arkadaşlar ancak kendi hayatlarında birbirlerine  az yer ayırdıklarından,  birbirleri ile konuşmadıklarından dolayı bütün o uzaklıklar başlıyor. Birbirlerini anlamıyorlar. Birbirlerinin hayatlarına sadece dışarıdan bakıyor ve kadar güzel ve kusursuz olduğunu düşünüyorlar. Ancak dikkatlice baksalar ve birbirlerine zaman ayırsalar aslında hiç bir şeyin kusursuz olmadığını görecekler.

Kitaptaki favori  karakterim Casey kadının  tepkileri harika evin en küçük bebeği ile konuşması ve kızlarla iletişimi arkadaşına olan bağlılığı...

Rachel ise kitabın bazı yerlerinde beni sinir etti. Casey'in hayatını kendi hayatı gibi benimsemesi ve yaşaması özellikle veya Casey'e onun hayatı ile ilgli bir şeyler anlatmaması. Bazen de bile isteye ailesine karşı işi tercih etmesi ve gereksiz kıskançlıkları... fazlaydı. ortada büyük bir güvensizliğin var olduğu hissediliyordu.


ek olarak bundan yıllar önce Aniden Shakespeare diye bir kitap okumuştum. orada da buna benzer- Ruhsal olarak- (bunu da dedim ya:)) orada bir benden de iki kişilerdi ki bunlardan biri Shakespearedi diğeri de bir kızdı. ama o da baya ilginçti.

 Ben beğendim yazdan kalma bu günlerde okunabilecek bir kitap 
Bir  de kitapta çok sevdiğim bir cümle vardı

"Kim olduğuna sadık kal" 
umarım doğru hatırlıyorumdur :)

kendinize iyi bakın....

Mücella / Nazan Bekiroğlu Kitap Yorumu




Herkese merhabaa umarım güzel birgün geçiriyorsunzudur
ben çok güzel bir kitap okudum. Adı Mücella....

Mücella… bir ömür geçti kitabı okurken. Galiba, kitabın en beğendiğim yanlarından biri buydu. Sadece Bir ömürün  beş on yıllık – hatta daha kısa bir zamanı- kısmı değil tümüydü. Mücella.. doğumundan itibaren başladı hayatı ilmek ilmek örüldü.
Mücella ‘nın hikayesi 1920’li ve 70’li yıllar arasında geçiyor. Arka planda ise ülkenin geçirdiği o dönemler …  o kadar iyi anlatılmış ki. Ne fazla ne de az tam kararında. Ve tüm bunların ışığında mücellanın geçirdiği hayat.

Kitapla ilgili bilgilerin olabileceği yerdeyiz.

Bazen çok sinirlendim kitabı okurken özellikle mücella ya. Hayatın getirdiklerini hiçbir şekilde sorgulamadan kabul etmesine annesinin çizdiği sınırlardan bir adım bile öteye geçmemesine. Ancak sonra düşününce dönemi ve de Mücellanın mizacını…kabulleniyorum. Çünkü mücella hayatı boyunca pek fazla bir şeye karşı çıkan bir insan değil.
Onda en çok sevdiğim şey ise sevdiklerine olan koşulsuz sevgisi, o yıllardaki zorluklara dayanması.
Gençliğinden çok yaşlılığını sevdim ben. Çünkü gençliğinde zamanın akıp gittiğini fark edememesi çok üzdü beni.

Arada neyyire hanıma kızdım ama onu da anlamaya çalıştım. Çünkü tek başına bir çocuk büyütmek zordu. O da ne bildiyse onu uygulamıştı.

Ama galiba en çok Fahir’e kızdım ben.

Nazan Bekiroğlunun kalemini seviyorum ben sadece tek bir kişinin etrafında dönmüyor hiçbir olay tek bir aşk tek bir yıkım tek bir sevinç değil. Ve bu daha da inanmamı sağlıyor kitaba.

Mesela Yusuf Ziya… ah Yusuf ziya içim oyula oyula okudum onunla ilgili kısımları ve en çok onun olduğu kısımda işaretlemişimdir kitabı. Yüreğimi dağladı Yusuf ziya.

Sonra nar ağacını okuyanlar belki hatırlarlar Balkan harbine giden bir İsmail vardı kitapta Zehra’nın abisiydi ara ara onun ismi geçtiğinde çok mutlu olmuştum ben.

Ve kitaptaki diğer karakterler, mümine, filiz, Pervin, nazlı, paşazade, güzide, suna, müzeyyen hanım, Yurdanur, fahirin karısı keriman,

Hiç kimsenin hikayesi üstün körü değil burada
Dili akıcı, insanın okudukça okuyası geliyor. Olay örgüsü yine harika.

Ve ben dönem romanlarını çok seviyorum.


“Aşka düştüğü besbelliymiş ölmekten korkanların. Oysa ben ölmekten korkmuyorum. Söyle bana, ben niye korkmuyorum?”

“Ama yazmaktan başka çaresi olmayan bütün yaşama kusurluları gibi bende yazdıkça yazıyorum. Kadınları güçlü olan bu sülalenin erkeklerinden geriye bir avuç yazı kalır. Balkan gönüllüsü İsmail’in günlüğü bizde hala okunur. Bende onlardan biriyim. Öyle olmadığımı zannetmiştim oysa. Kendimi senin yanında güçlü hissetmiştim. Denenmemiş gücün kaç kırat çektiğini kim bilebilir. Çocukmuşum. Öğrendim.”

“Sevda dediğin ne ki? Tarifsiz bir tanışıklık duygusu. Sebepsiz bir gülümseme arzusu. Rüzgar esti. Mantonun düğmelerini iliklerken sende bana gülümsedin. Sen bana gülümsediysen bu sana değil bana bir şey katmış demekti.
Acaba?  Bu ümit bile yetti”



Aslında daha yazmak istediğim bir sürü cümle var

Kitabı okurken bir çok müzik dinledim ve daha da çok hissettim kitabı mesela, Çalın Davulları, ben hem Aliye Mutlu'dan hem de Yasemin Göksu’dan dinledim ikisi de çok güzeldi. Sonra Bülbülüm Altın Kafeste şarkısı bir ara Ayşe Kolivar’dan Getma ve E Asiye’yi Şevval Sam'dan Hey Gidi Karadeniz’i, Bir Fırtına Tuttu Bizi şarkısını.

Ve bir şarkı...





Kitap çok güzeldi bana önerebileceğiniz başka dönem kitabı var mı? 

Kendinize iyi bakın...