1 Mayıs 2016 Pazar

Nar Ağacı Kitap Yorumu :)



iki hafta aradan sonra merhaba

Nar Ağacını bu öğlene doğru bitirdim ve harikaydı. Nazan Bekiroğlu yine harikalar yazmış. daha önceden La (Sonsuzluk Hecesi)' ni okumuştum. Ve orada da çok hoşuma gitmişti dili, kelimeleri....

ilk öncelikle arka kapaktaki tanıtım yazısını paylaşmak istiyorum..

Nazan Bekiroğlu'dan 
Trabzon, Tebriz, Tiflis, Batum, Bakü, İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman. Balkan Savaşı yıllarında başlayıp Birinci dünya Savaşı'na uzanan bir öykü... Trabzon'da ve Tebriz'de doğum birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce delice akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında Çok ırmak... 
Tebriz'in meşhur halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra...

İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhacirlik, techir, mücadele, kader... Farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu'nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. Nar Ağacı bir doğu masalı kadar zengin, hayal kadar güzel, hayat kadar gerçek bir hikaye... İncelikle işlenmiş karakterleri, zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle yılarca unutulmayacak bir kitap... 







***SPOİLEEER***
:) :) :)

Zehra...
Trabzon'dan İstanbul'a uzanan hikayesi acılarla dolu bir genç kız...  kader  buydu ya... olduğu dönem savaş zamanlarıydı... Balkan Savaşı ile kardeşi İsmail ayrı düştü. Birinci Dünya Savaşı ile de çok sevdiği memleketinden... 

Settarhan...
onun hikayesi ise Tebrizden başlıyor... koskoca halı tüccarı Mirza Han'nın beyzadesi Settar Han...
asıl ismi Settar iken insanların Settarhan demesi ile kaynaşmış olan ismi... Azam'a aşık adam... aşkının karşılığını alamayan adam, hem de en kötü bir biçimde...
bir gün en yakın dostu taht-ı Süleyman'a gidecekmiş giderken de Settarhan'a uğramak istedi. onların  kaderi de buydu ya...   Settarhan halı tezgahlarını atölyeleri göstermek istemişti... daha sonra hiç göstermek istememişti ya olmuştu işte... ailesinin dedikleri arkadaşının ve Azam'ın bir olup kaçmaları Settarhan'ı Tebriz'de duramaz hale getirdi.

Bundan sonra ise Settarhan'nın yol hikayesi başlar.. 
Sehend Dağları, Batum, Tiflis ve Trabzon 
kader yolları bağlıyor 

Zehra, İstanbul dan yeniden Trabzona dönmüş, Settarhan ise Bolşevik ihtilal'inden kaçıp bir balıkçı teknesi ile Trabzona kaçmıştı...

VE SONRASI
"Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim.
Ben öyle çağırmasam sen öyle gelmezdin"

Alıntılar
"Çünkü sevdim ve ben kalbiyle yaşayanlar zümresindenim"
"Kassandra Laneti bu. olup bitecekleri bilip, görüp de önüne geçememek. önüne geçememek çünkü buna kimseyi inandıramamak. Troya'nın son kralı Priamos'un kızıydı Prenses Kassandra. Verdiği sözü tutamamanın bedelini ağır ödemişti. Kendisine aşık olan tanrı Apollon'dan, aşkına mukabil, geleceği görme yetisi istemiş fakat Apollon ona bu yetiyi bahşettiğinde derin bir ikileme düşmüştü Kassandra çünkü bedenini tertemiz saklamak ve rahibe olmak istiyordu.Daha yüksek bir gerekçeyi sahiplenerek dönmüştü sözünden. Ancak öfkeli tanrı ona öyle bir karşılık vermişti ki Kassandra  bundan böyle olacakları bilecek, görecek ama buna kimsecikleri inandıramayacaktı. Büyük ceza. "

İşte anlatıcının gözünden olan bir kısım bence herşeyi anlatan bir paragraf...

"aşkın nizamı parçalanınca her şey göze abes görünmeye başlar. insan içinden yenilenmeyince dışından eskir..."


"Ben de yorgunum. Ben de çok uzak yollardan yürüyerek geldim. Ama  benim bütün geçmişim sen bir nazar edersen aklanır, çünkü senin gözlerinde cennet bakışı var. 
 Bunca yolu yürürken yaşımın üstünde büyüdüm ben. Mahşerlerin içinden geçtim. sandım ki öldüm de cehennemdeyim ama ne zaman öldüğümü bilemedim.
Böyle yorgunluğu ancak benzer yolları yürümüş olan anlar. Senin yorgunluğunu benim yorgunluğum, senin gördüklerini ancak benim gördüklerim siler. Gerisin geri birlikte yürürsek eğer o yollar haritadan silinip gider.Bütün işaret taşlarını iptal edebilir, Bütün güzergahları ihlal edebiliriz. Bütün o sesleri, tatları, kokuları yok edebiliriz. İnkar etme kalbin mucizesini, yeter ki el ver.
Bir tarafımız hep kırık kalacak belki ama  ihtimal bir kafiye tutturabiliriz. Bütün yorgunluklarımızı yekdiğerinde dinlendirebilir, Birbirimize sığınabilir, İki ayrı ırmağın delicesinde değil bir ırmağın  derininde akabiliriz. Yeniden diyebiliriz."
 bir sonraki yoruma kadar hoşçakalın:) :) :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder